5 Ekim 2009 Pazartesi

TRT REYTİNG ÖLÇÜMLEME İHALESİNİ KAZANAN FİRMAYA NE KADAR ÖDEYECEK?


Geçtiğimiz aylarda TRT iki ayrı ihale açtı. TRT bünyesindeki reklam alanlarının pazarlanması ile reyting ölçümlenmesi üzerine olan bu iki ihale hakkında birçok haber ve dedikodu, gündemi uzun süre meşgul etti. Kafalarda doğan soruların muhatabı TRT Genel Müdür Yardımcısı Dr. Zeynel Koç, ihalelerin ayrıntılarını MediaCat’e anlattı.

‘Kamu yayıncısı bir kanalın mantığında kâr etmek olamaz’
Sondan başlayalım. Ölçümleme ihalesi sonuçlandı mı?
Sonuçlandı.
Kim kazandı ihaleyi?
SBT Analiz diye bir firma kazandı.
Ne zaman sonuçlandı?
İhale yapıldı, ihale sonuçları yönetim kurulu tarafından onaylandı. Bildiğim kadarıyla henüz sözleşme yapılmadı, şu an sözleşme aşamasında.
Kazanan firmaya tebliğ edildi mi kazandığı?
Bildiğim kadarıyla edilmiş olması lazım.
Peki TRT’nin bu ihaleyi açma ihtiyacı nereden doğdu? Zaten AGB tarafından ölçümleniyordu, TRT neden memnun kalmadı?
TİAK’ta TRT’yi temsilen ben bulunuyorum. TİAK toplantılarına katıldığımız ilk günden beri mevcut ölçümleme sistemine ilişkin birtakım taleplerimiz vardı. Taleplerimiz bu aşamada uygun görülmedi ancak 2010 yılında mevcut şirketin sözleşmesi biteceği için yeniden ihale açılacak. TRT’nin talepleri de bu yeni ihalede dikkate alınacak. Fakat geçmişe baktığımızda 2008’den bu yana dile getirdiğimiz hususlar konusunda bir ilerleme kaydedilmedi. Şu andaki  mevcut sistem içerisinde sadece TRT 1 ölçülüyor. Oysaki; ikisi aynı frekansta  olmakla birlikte şu anda bizim dokuz tane kanalımız var. Açmayı düşündüğümüz yeni kanallar da var. Biz bunların da belli bir sistem içerisinde ölçülmesini istiyoruz.
AGB ölçemeyeceğini mi söyledi?
AGB’ye bunları ölçer misiniz ölçemez misiniz diye sormadık. Bunların bir ölçüm maliyeti var. Biz de bu kanalları farklı bir ihale sistemiyle ölçtürebiliriz diye düşündük.
Peki sadece reyting mi ölçülecek?
Bir veritabanı araştırması yapılacak.
Ne kadar ödenecek kazanan firmaya?
Bildiğim kadarıyla 3 milyon 900 bin TL civarında bir bedele ihale edildi.
AGB’ye ne kadar ödeniyor şu anda?
Bedel her dönemde kanalların reytinglerine göre değişiyor. Ama TRT açısından yıllık 500 – 600 bin civarında bir rakam ödeniyor.
TRT 1’i AGB’nin sisteminden çıkaracak mısınız?
Önümüzdeki günler neyi gösterir bilmiyorum ama şu anda devam ediyoruz.
Dünyada televizyon ölçümlerini AGB, GfK ve TNS gibi firmalar yapıyor. Siz SBT Analiz’in sistemini gördünüz mü? Bu uluslararası geçerliliği olan bir sistem mi yoksa TRT için baştan mı tasarlanacak?
Tabi televizyon ölçümü yapmak kolay değil. Konunun hem sosyal bilimleri ilgilendiren yönü, hem teknik ve mühendislik yönü var. Ölçüm yapacağınız kitleden sağlıklı bir örneklem çıkarma sosyal bilimleri; belirlediğiniz deneklerden veri toplama ve bunları belli bir merkeze aktarma teknik ve mühendislik boyutu; toplanan verileri kullanışlı raporlara dönüştürme işi de yine yazılım yani mühendislik boyutunu oluşturur. SBT analizin henüz kurulmuş bir sistemi yokki göreyim. Sizin de söylediğiniz gibi dünyada bu işi yapan birkaç firma var.  Bunların tamamı yabancı firmalar. Daha önce böyle bir ölçüm yapma şartı aradığınızda sizin de ismini verdiğiniz bu ölçüm firmalarına mahkum olursunuz ve bu zamanla bir kısır döngüye dönüşür.
Asıl olan istemektir, istendiği takdirde en güvenli sistem oluşturulabilir.

SBT Analiz’in hazır altyapısı var mı?
Anlattıkları kadarıyla ölçebileceklerini söylüyorlar.
TRT’nin 81 ilde erişiminin olduğu ama bu illerin tamamında ölçülemediğinin rahatsızlık yarattığı dile getirilmişti. Bu doğru muydu?
Doğruydu.
34 ildeki ölçümleme yetmezken TRT, başlangıçta 15 ili kapsayan bir ölçümleme sistemi için ihaleye çıktı. Bu 81 ile çıkacak mı?
Gelecek günlerde...
Peki ne kadar zaman alır bunun 81 ile yayılması?
Şu anda birşey söylemek mümkün değil. Elbetteki bu bir maliyet işi. Mevcut ihale ile sistemi oturttuğumuz anda yaygınlaştırma gündeme gelecektir.  Baştan büyük maliyetlere girmek yerine aşamalı bir geçiş.
İhale bir yılık mı?
İhale bir yıllık zaten.
Bir yıl sonunda yeni bir ihaleye mi çıkılacak?
Yeni bir ihaleye çıkılabilir. Şartnamedeki durum ne bilmiyorum, uygunsa devam da edilebilir.
TRT gelirlerini nereden sağlar? Çok mu önemli bu reytingler TRT için? Reklam gelirlerini artırmak için mi açılıyor bu ihaleler?
TRT’nin en önemli gelirlerini elektrik faturaları üzerinden aldığımız paylar ve bandrol ücretleri oluşuturuyor.
Onun haricinde devlet bütçesinden bir pay ayrılıyor mu?
Bunların dışında Devlet Bütçesinden aldığımız herhangi bir ödenek yok.
...ve artı reklam gelirleri?
Artı reklam gelirleri tabii ki var. Rakamsal olarak da verebilirim isterseniz.
Tabii ki. Nedir TRT’nin yıllık reklam geliri?
Geçen yıl için (2008) 30 milyon TL civarında bir reklam geliri var.
Peki TRT’nin reytinglerin bu kadar titiz ölçümlenmesinin sebebi, reklamdan hak ettiği payı almadığını düşünmesi mi, bunu artırmak istemesi mi acaba?
Elbette ki sebeplerden birisi de bu. Şimdi bunun tek sebebinin reklam gelirlerinin artırılması olduğunu söylemek mümkün değil. Dünya üzerindeki uygulamalara baktığınızda birçok kamu yayıncısı kanalın reklam bile almadığını görüyorsunuz. En son Fransız televizyonu reklam piyasasından çekileceğini söyledi. Ama reklam alanların olduğunu da söylemek mümkün.
Türkiye’deki toplam reklam gelirlerine baktığınızda TRT’nin elde ettiği pay oldukça küçük. Bizim yaklaşık 30 – 33 milyon TL civarındaki reklam gelirimiz, dört radyo artı 6-7 televizyonun dahil olduğu toplam reklam geliri. Bunun yeterli olduğunu söylemek mümükün değil.
Ama bu reklam gelirlerinin miktarını da büyük ölçüde reyting oranları belirliyor. Dolayısıyla reyting oranlarının düşük çıkması TRT’nin de reklam gelirlerinin düşük olmasına yol açıyor. Bu da TRT’nin daha çok kamusal kaynak talebi demektir.
Herşeyi dahil edersek TRT’nin toplam geliri ne kadar oluyor?
Bizim bütçemizde 2009 için öngörülen 1 milyar TL civarında bir gelirimiz var.
Peki TRT’nin reklam geliri artarsa faturalardaki TRT payının kalkması ya da bandrol fiyatlarının indirilmesi gibi uygulamalar gündeme gelebilir mi, yoksa bu tutumdan TRT’nin kâr amacını güttüğünü çıkarabilir miyiz?
Kamu yayıncısı bir kanalın mantığında amaç reklam gelirlerini artırmak, kâr etmek olamaz, ticari değildir. Burada amaç kanunda öngörülen şekilde, kamu ihtiyaçları doğrultusunda yayın yapmasıdır. Ama bu yayını yaparken de kamuya ne kadar az külfet yüklerse, kendi gelirlerini artırabilirse o kadar iyidir. Yoksa kâra geçmek gibi bir amacı olduğu düşünülemez. Elbetteki reklamdan dolayı daha yüksek gelir elde ederse kamunun üzerindeki yük ve külfet de azalmış olacaktır.
Reklam alanları için de bir ihale yapıldı. Onun kapsamını anlatır mısınız? Ne kadar  gelir elde edilecek o anlaşmadan?
Yıllık 60 milyon 1000 TL gibi bir tutara ihale edildi. 3 yıllık bir ihale. İhalenin kapsamında bizim mevcut televizyon kanallarımız, artı radyolar ve TRT’nin web sayfası bulunuyor. TRT tarihinde bugüne kadar hiçbir zaman elde edilemeyen bir reklam gelirine ihale edilmiş oldu.
TRT kendi reklam alanlarını pazarlayamıyor muydu, niye dışarıdan bir firmanın kapısını çalmaya ihtiyaç duydu?
Peki bunun cevabı bu rakamlar olabilir mi? Geçmişe dönüp baktığınızda, yani 30 milyon TL bunu söylemek için herhalde yeterli bir nedendir.
Reklam Dairesi Başkanlığı’yla nasıl bir ilişki içerisinde olacak bu firma?
Reklam işi üzerinde uzun süredir çalıştığımız önemli bir meseleydi. Bizi sıkıntıya düşürebilecek bir meseleydi.
Niye?
Geçmişte yapılmış birtakım başarısız ihaleler vardı. Uzun süre arkadaşlarımızla üzerinde çalıştık. Nasıl yapılır reklam ihalesi? Geçmişte yapılmış denenmiş yöntemler veya biz o süreci konuşurken gündeme gelen birtakım önerilerin hepsini tek tek değerlendirdik. Birkaç konu üzerinde durduk.
Birincisi ve en önemlisi firmanın pazarlama stratejisine nasıl müdahil olacaktık? Piyasada kullanılan yöntemlerden birisi, en önemlisi hasılat paylaşımı veya komisyon ödenmesiydi. Buradaki en büyük sıkıntı ne? Kamu olduğunuz için bir şirkete reklam pazarlama yetkisi veriyorsunuz, buradan elde edilecek gelirin de paylaşımını öngörüyorsunuz. Bunu pazarlayacak şirketin reklam fiyatını istediği gibi belirleme yetkisi var mı? Reklam fiyatını belirleme yetkisini verdiğiniz anda şöyle bir sıkıntı çıkıyor: Sözgelimi; şirket, uzun vadeli birtakım hedefler doğrultusunda veya kriz döneminde reklam fiyatını indiriyor. Veya “iki reklam yayını verene bir spotu ben ücretsiz yayınlıyorum” diyor. Bu ticari hayatın işileyişi içinde olabilecek bir pazarlama stratejisi. Ancak siz bir kamu kurumusunuz ve sıkı durun eşit davranmak zorundasınız! Ne demek eşit davranmak? Birine kaçtan satıyorsanız diğerine de aynı fiyattan satacaksınız. Bu bir eleştiri ve sorgu konusu oluyor.
Diğer taraftan bu gerçekten ticari bir gayeyle yapılıyor olabileceği gibi, tersten baktığınızda  suiistimal de edilecek de birşey.
Bu denetlenemez mi?
Nasıl denetleyeceksin? Denetleyemezsiniz bunu. Bazı işler vardır ki artık niyet okumanız lazımdır. “Ben bunu ticari bir gaye ile, gelecekte bu firmadan daha çok reklam alabileceğimi düşünerek indirdim fiyatı” dediği anda ne diyeceksiniz? Bu doğru olabileceği gibi olmayabilir de. Biz eleştirilerin önüne geçebilecek, en asgari seviyede eleşitirilecek bir yöntem geliştirdik. İhaleyi kazanan firmanın pazarlama stratejisine, fiyatlama yöntemine karışmamak.  Yıllık asgari bir reklam tutarı öngördük. Firma bu asgari tutarı TRT’ye ödeyecek, kendisi hangi fiyattan istiyorsa satabilecek. İsterse bedava bile verebilir.
Ancak burada ikinci sorun gündeme geliyor. 3 yıllık süre içinde kanalların yayınında iyileşmeler olursa ki olacak, izlenilirlikleri de artacak dolayısıyla reklam ihalesini alan firmanın reklam geliri de artacak. Bundan bir şekilde TRT’nin de pay alması gerekiyordu. İşte burada da kanalın izlenmesinde ortaya çıkacak artışa paralel gelir artışı sağlayan bir sistem kurduk.
Yani TRT’nin geliri 60 milyon TL’nin de üzerine çıkabilir mi?
Tabii ki çıkabilir. Bizim açımızdan buradaki en büyük avantajlardan birisi de şöyle birşey: Gelir paylaşımı benim biraz önce bahsettiğim sistem gibi olsaydı, biz pazarlamanın her aşamasına müdahale etmek durumunda kalacaktık. Oysa şimdi biz bir asgari gelir öngördüğümüz için bu asgari gelir üzerinden de alacağımızı garantilediğimizden, firmanın pazarlama stratejisinin nasıl olacağı bizi yakinen çok ilgilendirmiyor. Ayrıca çok önemli bir hususu daha belirtmek durumundayım. Firmaya verdiğimiz reklam süreleri de toplam reklam süresi içerisinde aşağı yukarı yarıdan biraz daha fazlası. Bütün reklam sürelerini vermiş durumda değiliz. Onun üzerindeki kısmı satarsa ilave olarak ihaleyle belirlenen oranlarda gelir elde etmeyi hedefliyoruz. sözgelimi TRT 1’de toplam kullanılabilecek 4 milyon 467 bin saniye optimum reklam süresi var, biz bunun 2 milyon 233 binini firmaya vermişiz. İlave süre satılabilirse bunun parası ayrıca alınacak.
Tamamını satabilir mi? Çünkü barter ve sponsorluk satışlarının Reklam Dairesi Başkanlığı’nda kalacağını söylediler...
Elbette ki. Sponsorluk bu işe dahil değil. Kim sponsorluğu yüksek fiyata bulursa, ilgili firma ile bu paylaşılacak.
Peki 2010 yılı içerisinde TRT’de; reklam çekecek, belki reklam fiyatlarını artıracak, reklamvereni cezbedecek neler olacak?
Herhalde en önemlisi Dünya Kupası diye düşünüyorum. Tabii Milli Takım finallere katılabilecek olsaydı reklam açısından da bereketli bir sezon olacaktı. Vancouver Kış Olimpiyatları var. Formula 1 bizde zaten, Bundesliga bizde...
Reklam pazarlamasıyla ilgili söylemem gereken birşey daha var onu da söyleyeyim. Birtakım özel organizasyonlar aldığı zaman TRT bu organizasyonların reklam geliri, firmadan aldığımız fiyatın dışında ayrı görüşme konusu. Yani örneğin, 2010 Dünya Kupası Finalleri. Bu özel bir durumdur. TRT’nin olağan işlerinin dışında bir durumdur. Bunu ayrıca başka bir fiyatla biz ilgili firmayla ya da başka bir firmayla konuşabiliriz. Çünkü herhangi bir normal reklam süresinden daha yüksek bir bedelle değerlendirmek durumundayız. Bu da reklam ihalesi şartnamesinde yer alan hususlardan birisidir.
TRT’nin Türk Telekom’la beraber Süperlig ihalesine gireceği konuşuluyor. Doğruluğu var mı?
Evet, konuşuluyor. Ben de duyuyorum. (gülüyor)
Ne diyorsunuz peki bu konuşulanlara?
İlgilendiğimizi söyleyebilirim. Bize prodüksiyon maliyeti ne olur, geliri ne olur, nasıl olur gibi bir hesap içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim.
TİAK ve AGB hakkında suç duyurusunda bulunduğunuza dair haberler çıktı. Bir sonuca bağlandı mı?
Suç duyurusu değil. RTÜK’e bir yazı yazdık. Esas itibariyle bu ölçüm görevi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nundur ve bunu da RTÜK’ün kontrolünde veya denetiminde bir sistemle yapılması gerektiğine dikkat çeken bir yazı. Bir de Rekabet Kurulu’na başvurduk. Dava için başvurup başvurmadığımız konusunda da hukuk müşavirliğimize sorabilirim.
Bildiğim kadarıyla RTÜK’ün bu konuda bir çalışması var. Rekabet Kurulu’ndan da bize gelen bir sonuç olmadı şu ana kadar.
Peki gerçekten RTÜK’ün görevi midir bunu ölçmek veya denetlemek? Çünkü Uluslararası Reklamcılık Derneği, Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği ve TVYD’nin yaptığı ortak açıklamada ‘Devletin böyle bir araştırmaya soyunması politik gücün ticarete müdahil olması nedeniyle doğru bir model değildir’ deniyor. RTÜK bir üst kurul, böyle bir iş üstlenmesi doğru mudur?
RTÜK, bildiğim kadarıyla hükümet uygulamalarından da bağımsız bir üst kurul. Ve iktidar ve muhalefet partisinin temsilcilerinden oluşan bir üye yapısı var. Ben TRT’nin değil ama kendi kişisel kanaatimi söyleyebilirim. RTÜK’ün bu işi bizzat kendisinin yapması düşünülemez. Mutlak surette o da ihale edecektir ama denetim mekanizması içinde yer alması gerekir. RTÜK’ün denetim mekanizmasında yer almadığı bir sistemin doğru olduğunu söylemek mümkün mü? Soruyu tersten sormak lazım belki de. Yani televizyon yayınlarının genel ahlaka uygunluğunu, kanunda yazan ilkelere uygunluğunu deneteyen bir kurul, ölçüm sisteminde yer almıyor! Ölçümle elde ettiğimiz sonuç sadece reklam geliri değil ki!
Başka nedir?
Aynı zamanda televizyonların yayın akışlarını da belirliyorsunuz. Program tiplerini de belirliyorsunuz. Prototipleri belirliyorsunuz. Bu RTÜK’ü ilgilendirmeyen bir şey mi? Benim kanaatim RTÜK’ün mutlak surette bu işin içinde yer alması gerektiği.
SBT Analiz tarafından sistem işlemeye başladığında TRT kanalları haricindeki kanallardan da isteyenlerin, bu sisteme dahil olabilip kendisini ölçtürebileceği yazıldı. Öncelikle bu doğru mu? Doğruysa ikilik çıkmayacak mı? Hem AGB hem SBT sonuçları farklı çıkarsa bu ne doğrurur, sonuçlar benzer çıkarsa bunun gereksiz olduğu ortaya çıkmaz mı? 
Yine kişisel kanaatimi söyleyeceğim. İstatistik her zaman yanılma payı içerir. TRT’nin yaptığı ihalede şartname bir başka kanalın da bu sisteme dahil olabileceğini öngörüyor.
Riskli değil mi bu?
Hiç öyle düşünmüyorum. Nitekim dünyada bunun farklı örnekleri de var. Tam aksine ben daha sağlıklı sonuçlar almak konusunda, konunun içinde olan firmaları zorlayacağını düşünüyorum. Sonuçlar farklı çıkarsa da bu farklılığın araştırılması gerekebilir. Ama farklı firmalar tarafından ölçüm yapılmasının zararlı olmayacağını düşünüyorum.
TRT ölçümleme şirketini denetleyecek mi?
Mutlaka. Çok açık, şeffaf bir şekilde sistemi kurması lazım. Kuramazsa zaten o da tartışmaya açık hale gelecek. Bunun için de mutlak surette bir denetimin olması gerekir.
Peki nasıl denetleyecek?
Aynen TİAK’ta olduğu gibi. İhaleyi yapmış olmakla süreç sonuçlanmış olmuyor. Yine ilgili firmaya bir hazırlık süresi tanıyorsunuz çünkü bunlar büyük yatırımlar ve herkesin elinde her zaman var olan bir şey de değil. En baştaki sorunuza da dönecek olursak -biraz da müstehzi bir tavır takındınız ilk başta- firmaların eğer tecrübelerini esas alırsanız dünyada bu üç firma dışında hiç kimseye hiçbir zaman ölçüm yaptıramayacaksınız anlamına gelir.
Benim o soruda kast ettiğim firmanın tecrübesi değil, teknik ve ekonomik gücüydü...
... tekrar konuya gelelim. Bu sistem ihaleden sonra kurulacak. Eğer bu firmalar dışındaki başka bir firmaya ihale ederseniz mutlaka bir süre tanımanız lazım. Bu süreç içerisinde o firma gelecek, sistemini kuracak ve ölçümü başlatacak. Kuramazsa ne olur? Kuramazsa işi yapamamış olur. Zararına katlanır. Altı aylık süresi var. Bunu kurup işletecek. Bu süre zarfında mevcut sistem de ölçümlemeye devam ediyor... Altı ay sonunda kuramadı mı? Kusura bakmayın. Teminatınızı da yakıyoruz. Mevcut şirketle, mevcut sistemle devam ederiz.
Bu süreçle paralel olarak da bir denetleme mekanizması mı kurulacak?
Tabii ki.
Peki ilk sonuçları ne zaman alır TRT?
Buna ilişkin bu aşamada bir tarih veremem ama ihale süreci sözleşmeler imzalanıp kesinleştikten sonra en az altı aylık kurulma sürecinin olması lazım tabii ki.
Bakın size başka birşey daha söyleyeyim. Şu anda biz sadece TİAK bünyesinde sadece TRT 1’i ölçtürüyoruz ve bunun parasını da TRT olarak kendimiz ödüyoruz. Diğer kanallarımızı da ölçtürüyor olabiliriz mevcut ölçüm sisteminde. O da birbirileriyle bağlantılı. Reklamı da ihale ettiğimiz için yine sözleşmemiz de bir hüküm var: Reklam ihalesini alan firma istediği takdirde bizim diğer kanallarımızı da ölçtürebilir ama parasını kendisi ödemek şartıyla.
Çağdaş metotlarla çalışan bütün yönetimlerin geri dönüş alması lazım. TRT için finansman kaygısıyla yapılmış bir ölçümden daha farklı olması lazım. Diyeceksiniz ki sizin yaptıracağınız ölçüm bunu sağlayabilecek mi? Sağlaması için gayret göstereceğiz en azından denetimiyle.
Denetimden tekrar bahsetmişken. Ölçümlenen il sayısı ve denek listelerini elde ele gezmesi konusunda...
Bunlar çok önemli şeyler: Şimdi il sayısı... Mevcut şirket 34 ilde ölçüm yapıyor. Geçmişte hangi illerde ölçüm yapıldığı biliniyorken daha sonra TİAK bir gizlilik kararı almış. Gerekçesi de birtakım yapımcıların nerelerde ölçüm yapıldığını bildikleri anda sisteme müdahale imkanlarının engellenmesi. Bizim 6 bin tane vericimiz var. Bu vericileri çalışır vaziyette tutmak gibi bir görevimiz var. Şimdi mevcut ölçüm şirketi her ay teknik erişim yüzdesi de veriyor. Bir ay boyunca ölçümde olan haneler o kanallara ne ölçüde ulaşmış? Çekmiyor da olabilir çünkü... Teknik erişim sonuçlarına baktığımızda en çok izlenen 3-4 kanal içerisinde TRT’nin erişiminin en düşük olduğunu gördük. Virgülün sağından çok ufak farklar ama böyle. Daha sonradan öğrendik ki şöyle birşey var. Ölçüm yapılan illeri televizyon kanalları bilirse, o illerdeki vericileri kuvvetlendiriyorlar. Türkiye’de 81 vilayet var, ölçüm 34 ilde yapılıyor. Diğer 47 ildeki karasal vericilerinizin sağlıklı olması, bu illerde çok fazla izlenip izlenmemesi önemli değil. En azından reyting açısından... Demek ki bu illerin bilinmesi durumunda böyle sakıncalı bir sonuç ortaya çıkıyor.
Bakın bizim elimizde şöyle bir araştırma var: TRT tüm Türkiye’deki nüfusun yüzde 92’sine ulaşıyor. Yüzölçümün de yüzde 98’ine ulaşıyor. Takip eden en yakın kanalın oranları yüzde 68’e 71.  Bunun hiç etkisi olmaz demek mümkün mü? TİAK bünyesi içinde diyorsunuz ki veritabanı araştırması 34 ilde yapılmasın. Hiç değilse veritabanı araştırması 81 ilde yapılsın. Bu çok pahalı diyorlar, TRT karşılasın.
Ama öyle değil mi? Masrafların iki katına çıkması anlamına gelmez mi bu?
Sözgelimi Uşak. Okuryazarlık oranı, nüfus, aile büyüklüğü, eğitim durumu, gelir düzeyi itibariyle  Bingöl’ü temsil edebiliyor. Uşak’taki bir hane karasal yayını alabiliyor ama Bingöl’deki alınamıyorsa siz Uşak’ta yapmış olduğunuz ölçümle Bingöl’de aynı kanalın izlendiğini varsayıyorsunuz. Yanılmayı görüyor musunuz? Şu an mevcut ölçüm sisteminde  nüfusu 20 binden yukarıda olan şehirli nüfusu ölçüyor. Onun Türkiye nüfusu üzerinden temsil ettiği rakam 59 milyondur. Bu 34 ilde ölçülüyor. Bu iller nasıl belirleniyor?  İstatistiki sınıflama sistemine göre temsil yeteneğine haiz olan iller arasından belirleniyor. Burada kritik nokta ne? Örneklemin seçildiği illerdeki karasal yayınla temsil edildiği düşünülen illerdeki bir değil. Oysa birmiş gibi bunun sonucunu genelleyerek birtakım sonuçlara varıyorsunuz.
Peki bu durum sonuçları ne kadar saptırır?
Alt üst olmaz mı?

Ama bu çorbanın tadına bakmak için bir kaşık almak yerine tüm tencereyi içmek olmaz mı?
Çok güzel bir örnek verdiniz. Tencere içerisindeki çorbanın neresinden alırsanız alın her tarafındaki tadı aynıdır. Zaten sorun da bu. 81 ilde veritabanı istememizin esprisi de bu. Nerede televizyon, ne ölçüde izleniyor? TRT 6 Kürtçe yayın yapıyor. TRT 6’yı mevcut sisteme göre ölçebilir miyiz? Bizim panel yapımız şu anda 2410 hane. Böyle bir yayına göre oluşturulmuş birşey değil ki. Bu ölçüm sistemi çok pahalı bir şey. Yıllık 11 -12 milyon TL para ödeniyor. Ne için? O reklam pastasının dağıtımında objektif, ölçülebilir kriterler oluşsun diye? Benim yayınımın, benim reklamımın kaç kişiye ulaştığını göreyim diye. 12 milyon TL ödüyoruz da 2 milyon daha ödeyip veritabanı araştırmasını genişletip daha sağlıklı sonuçlara ulaşmamızın ne mahzuru var? Ödenemez mi 2 milyon daha? Ama bunun tamamını TRT ödesin demek...
TİAK toplantılarında bunu mutlaka gündeme getirmişsinizdir. Ne tepki aldınız?
Gerek yok dediler. Bu etkiler mi, etkiler. Benim söylediğim bu hususlar mevcut sistemin şu andaki yapısında ortaya çıkan şeyler. Sisteme müdahale ediliyor da birisi verileri alıyor da, hanelerle görüşülüyor da... bunlardan bahsetmiyorum. Bilimsel olarak sistemin kuruluş yapısına yönelik eleştirilerden bahsediyorum.
Peki SBT Analiz’in kuracağı sistemde bunlar önlenebilecek mi?
Yapamazsa kabul etmezsiniz olur biter zaten.
Peki, artık toparlayacak olursak...
Ben TRT’nin diğer özel kanallarla rekabet içerisinde olmasına taraftar değilim. Rekabet etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bir işi özel sektör iyi yapıyorsa niye orada ayrıca kamu olsun ki? Ancak şu olabilir. Özel sektörün birincil amacı kâr elde etmek olduğuna göre, kar ile toplum çıkarlarının çelişmesi durumunda ne yapılacak?  İşte bunun için de düzenleyici kurullar oluşturulmuş, RTÜK gibi.
TRT olarak bizim dikkat ederseniz tematik kanallar oluşturmaya doğru bir gidişimiz var ve özel sekötrün yapamayacağı alanlardayız. Türk müziğini kârlı görmüyor özel sektör, yapamaz. Bu müziğin yaşaması gerekir mi? Muhakkak. Bunun için kaynak ayırıyor kamu, bunun için fedakarlık yapıyoruz elektrik faturamızdan pay veriyoruz. Çocuk kanalı.. önemli mi? Çocuk kanalı kurmak kolay, önemli olan bunun içini yerli yapımlarla doldurabilmek. Ve bu da izlenebilir olacak, tercih edilir olacak. Haber önemli bir iştir. Mutlaka haber olması gerekiyor. Belgesel kanalı, turizm kanalı bunlar da açmayı düşündüğümüz kanallar. Bunları TRT’nin yapması lazım. Geriye ne kalıyor TRT1. Genel aile ve eğlence kanalı. Bu kanal mı diğerleriyle rekabet edecek? Burada da yine özel kanalların yapmadığı işleri yapması lazım. Onların giremediği alanlara girmesi lazım. Benim televizyonculuk anlayışım biraz böyle. Reklam TRT açısından vazgeçilmez, hayati önemde bir şey değil. Ama mutlak surette bir değere dönüştürülmesi ve kamunun üzerindeki yükü hafifletmesi lazım. Dikkat ederseniz son zamanlardaki yayıncılık anlayışımızda da bunu göreceksiniz. Genel müdürümüzün çizdiği vizyon da bu yönde.
TRT hakikaten ihmal edilmiş bir kurum. Yönetmelikleri, ikincil düzenlemeleri, organizasyon yapısı 1980’lerden kalmış. eski mevzuat kötüdür anlamında söylemiyorum. Fakat yapı değişmiş. Tek kanallı, günde 10-12 saat yayın yaparken şimdi 9 kanalla 24 saat yayın yapıyorsunuz. Radyolarınız var, internet başlı başına bir iş olmuş. Bu yapı hem kendi içinde evriliyor hem daha dinamik bir hal kazanıyor. Ama bunu diğer birinin zararına değil tam aksine bu ülke ve bu ülkede yaşayan insanlar için yapmaya çalışıyoruz. Bunu yapmazsanız da bu kurum ayakta kalamaz. Yazık olur. 

0 Yorum | YAZ:

Yorum Gönder